SIK SORULAN SORULAR
Diyabet - Şeker Hastalığı / Fazla Kilolu Olma - Obezite
1- Annemde, babamda şeker hastalığı var. Bende de olur mu?
Tip 2 diyabet dediğimiz, tip 2 şeker hastalığında genetik miras önemlidir. Birinci derece yakınlarınızda varsa sizde de olma ihtimali vardır. Ancak kilo kontrolü, sağlıklı beslenme ve egzersiz ile bu ihtimali azaltabilirsiniz. Kaçınılmaz değildir. Önlenebilir.
Yani, bütün sülaleniz şeker hastası bile olsa, siz sağlıklı yaşar, fit olursanız şeker hastası olmazsınız. Ailede hiç şeker hastası olmasa bile, kilo sorunuz var, göbekliyseniz, kötü besleniyorsunuz ve aktivite az ise şeker hastası olma ihtimaliniz daha fazladır. Ancak hem ailede var, hem kilomuz var, işte o zaman şeker hastalığının gelişme ihtimali çok fazladır. Yaşla birlikte daha da artacaktır.
2- Annemde tip 1 diyabet var, bende de olur mu?
Tip 1 şeker hastalığında genetik geçiş, tip 2 şeker hastalığına göre çok daha azdır. Ailenizde tip 1 şeker varsa bile sizde de olma ihtimali çok azdır.
3- Tip 2 şeker hastalığı (diyabet) normal kilolu kişilerde olur mu?
Tip 2 diyabet riski, kilolu olma, kilolu gibi görünmeseniz bile göbekli olma veya bel çevresinin geniş olması gibi durumlarda artmaktadır. Tip 2 şeker hastalarımızın büyük çoğunluğunu kilolu veya göbekli hastalarımız oluşturmaktadır. Hatta diyabet tanısı koyduktan sonra, çok geç olmadan kilo verilirse şeker hastalığı düzelebilmektedir.
Ancak bazen göbekli olunmadan veya kilo sorunu olmayan normal kilolu birinde de tip 2 şeker hastalığı olabilmektedir. Tip 2 şeker hastalarının %5'inden azını oluşturan bu hasta grubumuza, tıp bilimi "normal kilolu obez" tanımını kullanmaktadır.
4- Kilolu olduğum halde, şeker hastalığı ve tansiyon yok. Olabilir mi?
Obezite varsa, hipertansiyon, tip 2 şeker hastalığı, metabolik sendrom gibi metabolik hastalıkların görülme riski artmaktadır. Dolayısı ile kalp damar hastalığı riski artmaktadır.
Ancak obezitesi olup hiç bir metabolik sorun yaşamayan bir grup hasta da vardır. Bunlar obezitesi olanların %5-10'unu oluşturmaktadır. Bunlara "metabolik sağlıklı obezitesi olanlar" ismi verilmektedir. Ancak kilo seviyesi arttıkça ve yaş ilerledikçe, bu sağlıklı olarak nitelendirdiğimiz insanlarda da metabolik sorunlar ve damar hastalıkları ortaya çıkabilmektedir. Neticede bu insanlar genetik olarak daha şanslı olsa da obezite bir hastalıktır ve mutlaka tedavi edilmelidir.
5- Kilo verirsem şekerim düzeli mi?
Evet. Ancak diyabet tanısı konduktan sonra, uzun zaman geçmişse veya şekeriniz yüksek seyretmiş ve şeker yüksek olduğu için pankreasta insülin salgısında azalma başladı ise düzelmez. Özellikle tanı koyduktan hemen sonra diyet ve egzersizle birlikte kilo verdirici stratejiler diyabetinizi düzeltebilir. Bu ne sağlar bize? Tedavi sayısı ve dozlarında belirgin bir azaltma yolunu gideriz. Belki de sadece bir ilaç ile şekerinizi ömür boyu kontrol altında tutabiliriz.
6- Kilo verdim şekerim düzeldi, insülini kestim veya hap sayısını üçten bire düşürdüm. Tekrar kilo alırsam ne olur?
Kaçınılmaz olarak eski tedavinize geri dönülür.
7- Kalıcı kilo verdiren bir yöntem var mıdır?
Hayır Yoktur. Hangi yöntem ile kilo verirseniz verin, yönetimin etkisi geçtikten sonra veya tedavi kesildikten sonra yaşam tarzınıza dikkat etmiyorsanız, verdiğiniz kiloların bir kısmını, tamamını, hatta daha fazlasını geri alabilirsiniz.
8- Kalıcı kilo verdiren yöntem yoksa, hiç bir yöntemi uygulamaya gerek yok mu o zaman?
Hayır. Her yöntem kıymetlidir. Sadece diyet ve/veya egzersizle hiç kilo veremiyorken, bu yöntemler yardımı ile oldukça sağlıklı kilolara ulaşabilirsiniz. Ayrıca gerek ilaç, gerek balon gibi mide uygulamaları, gerekse de cerrahi sonrası verdiği kiloları koruyanlar oldukça çoktur.
Ancak bu yöntemler uygulandıktan sonra iştah artışı, buna bağlı kötü beslenme ve hareketsizlik olursa tekrar kilo almaya başlayabilirsiniz. Bu durum, ilaçları bıraktıktan hemen sonra veya aylar-yıllar sonra olabilmektedir Kilo ameliyatlarından ise 1 yıl sonra da olabilir, 10 yıl sonra da olabilir. Bunun bilincinde olmalı ve bu istenmeyen durumlar vuku bulursa, endokrinoloğunuzla görüşmeli ve gerekirse ek yöntemler denenmelidir. Yani 20 kilo verdikten sonra, 2 kilo aldıysanız ve bunu diyet yaparak çözemiyorsanız, daha fazla almadan bir uzman ile görüşmelisiniz.
9- Ameliyat sonrası tekrar kilo alma ihtimali nedir?
Bu konuda elimizde çok fazla veri vardır. Tabi ki bu oran kişiden kişiye, ameliyatı yapan merkeze göre, ya da kilo geri alma kriterinin ne olduğuna göre değişmektedir. Ancak durumu özetlemek adına ortalama şu rakamlar verilebilir.
Tüm cerrahi prosedürler düşünüldüğünde ortalama 2-5 yıl içinde hastaların %25-35’inde kilo geri alımı söz konusudur. (Yani üç kişiden biri veya dört kişiden biri)
Tüp mide (Sleeve gastrektomi) sonrası, hastaların %76’sınde, 6. yılda, ciddi kilo artışı yaşanmıştır.
Mide bypass ameliyatı (RYGB) sonrası, hastaların %37’sinde, 7. yılda, en az %25 kilo artışı yaşanmıştır.
Noria SF. et al. Weight Regain After Bariatric Surgery: Scope of the Problem, Causes, Prevention, and Treatment. Review Curr Diab Rep. 2023 Mar;23(3):31-42.
Budny A. et al. Long-Term Follow-Up After Bariatric Surgery: Key to Successful Outcomes in Obesity Management. Nutrients. 2024 Dec 21;16(24):4399.
10- Peki ameliyat sonrası kilo geri alma riskini artıran faktörler nelerdir?
Ameliyattan sonra uzman ziyaretlerine gitmeme.
Sosyoekonomik durum.
Yaşam tarzı, diyete uymama ve fiziksel hareketsizlik.
Tedavi sırasında yaşanılan ruhsal hastalıklar başta olmak üzere birçok faktör bildirilmiştir.
11- Ameliyat oldum, kilo verdim, ama bir kısmını veya tamamını geri aldım, ne yapılabilir?
Yapılmayacak tek şey hiç bir şey yapmamaktır. Mutlaka bir uzman ile görüşülmelidir. Bunu ertelemek işleri daha zorlaştıracaktır.
Öncelikle daha kilo artışının başlarında yardım alınırsa, çok daha basit bir şekilde kilo alımı durdurulabilir.
İlk etapta konuşup, psikolojik faktörler gözden geçirilir. Gerekiyorsa psikolojik yardım için yönlendirilir.
Günlük yaşamda karşılaşılan hızlı yemek yeme, uyku bozukluğu, glisemik indeksi yüksek beslenme, görünmez kalori kaynakları (yağ, alkol gibi) onlarca faktör sorgulanır ve bunlara yönelik önlemler alınır.
Gerekiyorsa ilaç tedavisine başvurulur.
Gerekiyorsa revizyon ameliyatları açısından değerlendirilebilir.
12- Obezite için ilaç var mı? Hangi durumlarda kullanılabilir? Zararlı mıdır?
Obezite kronik bir hastalıktır. Diğer tüm kronik hastalıklarda olduğu gibi obezite için ilaç tedavisi mümkündür. En iyisi diyet ve egzersizle kilo vermektir. Diyet ve egzersizin yan etkisi yoktur, maliyeti yoktur ve doğru yaparsanız kilo verme garantili bir yöntemdir. Ancak sorun uymak, vakit bulmak ve sürdürmektir. Eğer yaşam tarzı değişikliği ile kilo veremiyorsanız veya yapamıyorsanız, yapsanız bile kilo verip tekrar alıyorsanız, eşlik eden diyabet, hipertansiyon, metabolik sendrom, uyku apnesi gibi hastalıklarınız varsa ve boyunuza göre kilonuz ilaç için uygunsa, ilaç tedavisi düşünülebilir. Her ilacın olduğu gibi, bu ilaçların da bir takım yan etkileri vardır. Hekiminiz bu yan etkileri göz önünde bulundurarak sizin için ilaç tercihi yapar. İlaç başlandıktan sonra da tabi ki yan etkiler açısından gözlenmeye devam edilirsiniz. Olası bir durumda yan etkinin tipine ve şiddetine göre ilaç dozu azaltılabilir veya kesilir. Her ne kadar güvenilir ilaçlar olsalar da takipte hekiminiz bu durumu gözetecektir. Obezitenin olumsuz etkileri ve yan etkileri düşünüldüğünde, fayda zarar ilişkisine göre kilo tedavisinde sık başvurduğumuz tedavileridir.
13- Obezite ilaçları ne kadar süre kullanılabilir?
Tedavi süresi kilo fazlalığınıza göre değişir. Kilo fazlamız ne kadar çok ise o kadar uzun kullanılabilir. Yan etki yok ise ve ilaç işe yarıyorsa bazı kriterleri gözeterek devam edilebilir. Bazı durumlarda ilaç işe yarıyor olsa bile, bizler ilacı kesip ilaçsız ne olduğunu görmek isteyebiliriz. Gerekiyorsa kiloları geri almadan tekrar ilacı başlayabiliriz. Hatta ilaçla istenilen seviyeye düştükten sonra, birkaç yıl kilonuzu koruduktan sonra tekrar kilo alırsanız tekrar ilacı başlayabiliriz.
14- İlacın işe yaradığını söyleyebilmek için veya ilaca devam kararı verebilmek kaç kilo vermek gerekir?
Eğer ilacı başladığınız kilonun en az %5'ini 3 ay içinde veriyorsanız ve ilk bir aydaki kilo kaybınız 3 ayda bu kilolunun gideceğini düşündürüyorsa ilaca devam edilebilir. Kriter sadece kilo değildir. Çünkü vücut kilosunu oluşturan sadece yağ dokusu değildir. Su ve kas kitleniz de önemlidir. Bazı durumlarda 3 aylık kilo kaybı %5 altında kalsa bile devam edilebilir. Sonuç olarak ilaç tedavisi ile 3 ay içinde en az kilonuzun %5'inin azalmasını beklemekteyiz. Örneğin 100 kilo olan birisi, hiç kilo veremiyorken ilaç tedavisi ile 3 ay sonra 95 kiloya düşerse, ilaç tedavisine devam edilebilir.
15- İlaç tedavisi ile ideal kilo kaybı ne olmalıdır?
Hastanın başlangıç kilosuna göre idealimiz değişmektedir. Kilo ne kadar fazla ise kilo kaybı oranının o denli fazla olmasını bekleriz. "Morbid obezite" dediğimiz aşırı kilolu kişilerde 3 ayda %10-15'lik bir kilo kaybı iyi bir kilo kaybıdır.
16- Kilo ilaçlarını hangi durumlarda kesmek gerekir?
Yan etki yaptı ise, hedeflenen kiloya veya yakın bir kiloya ulaşıldı ise ve ilaç artık etki etmiyorsa, kilo verdirmiyorsa veya çok az verdiriyorsa ilaç kesilir.
17- İlaçsız kilo veriyorum ama çok az veriyorum. İlaç kullanmam gerekir mi?
Öncelikle kilo veriyorsanız, örneğin ayda 2 kilo veriyorsanız yılda 24 kilo yapar ve bu durumda diyet egzersizle devam edilebilir. Ayda bir kilo bile verseniz, yılda 12 kg yapar, diyet egzersizle devam edilebilir. Ancak daha hızlı kilo vermemiz gereken bir durum varsa o zaman ilaca baş vurup, kilo verme sürecini hızlandırabiliriz. Örneğin diz sorununuz var ve ameliyat gerekiyorsa, veya bir batın ameliyatı olacaksınız ve cerrahınız ameliyatın sağlığı için kilo vermenizi öneriyorsa, bunlar ve bunlara benzer durumlarda, kilo verme sürecini hızlandırmak için ilaç verilebilir. Ya da kontrolsüz şeker hastalığı, hipertansiyon, uyku apnesi gibi hastalıklar varsa, bu durumlar da ilaç tedavisine başvurulabilir.
18- Hızlı kilo vermek ve bir an önce normale dönmek istiyorum. Ne yapmalıyım?
Eğer önceliğimiz sağlık ise hızlı kilo vermenin size sağlık getirmeyeceğini bilmelisiniz. Birincisi hızlı kilo verildiğinde kiloyu geri almak daha kolay olacaktır. İkincisi bedenimizin yeni şartlara uyum sağlaması ve adapte olması için ona zaman tanımak gerekir. Adaptasyon dediğimiz bu süreç yavaş olmalıdır. Yağ dokusu içerdiği kimyasallarla, toksinlerle, hormonlarla yaşayan büyük bir organ gibidir. Hızlı kilo kaybı bu kimyasalların ve toksinlerin kana karışması demektir. Bunlar vücuda birtakım yollar ile hasar verebilir. Özellikle çok düşük kalorili diyetler sonrasında otoimmün hastalıklar, vitamin mineral eksiklikleri ve bunlara bağlı saç-tırnak-cilt sorunları, diyare, üreme sağlığı sorunları, menstrüel düzensizlik, hafıza sorunları, ruhsal sorunlar görülebilmektedir. Ayrıca bağışıklığınız olumsuz etkileneceği için enfeksiyonlara daha açık hale gelir, sık hastalanırsınız. Bu da sık ilaç veya antibiyotik kullanımına yol açabilir. Ayrıca bu tür diyetler sürdürülebilir değildir, genelde yarım bırakılır. Yavaş bile olsa devamlı ve istikrarlı kilo kaybı en sağlıklı olan yoldur. Çok kilolu birisi için 3 ayda başlangıç kilosunun %10'unu kaybetmesi gayet ideal bir kilo kaybıdır. Kilonuzun %5'ini 3 ayda veriyorsanız, doğru yoldasınız lütfen devam edin. Ancak bu kadar bile olmuyorsa ne versek kardır mantığı ile bakmak lazım. Her ay 1 kilo verirseniz 1 yılda 12 kilo yapar.
19- Metformin içeren ilaçlar kilo vermek için kullanılır mı?
Öncelikle metformin kilo ilacı değildir, şeker ilacıdır. Ancak insülin direnciniz varsa, prediyabet dediğimiz açlık şekerinde bozulma veya tokluk şekerinde bozulma durumları varsa, şeker hastalığı olmasa bile kullanabiliyoruz. Bu hastalarımızda özellikle başlangıçta insülin direncinde azalmaya yol açtığı için iştahınızı azaltabilir. Başlangıçta kilo verebilirsiniz. Klinik deneyimlerime göre bu kilo kaybının 3-5 kilo kadar olduğunu söyleyebilirim. Sonra genelde bu kilo kaybı durur. Ayrıca bazen iştah azalsa bile duygusal yeme gibi durumlar varsa hiç kilo veremeyebilirsiniz. Özetle şeker metabolizma bozukluğu var ve kilo vermeye niyetli iseniz, bu ilaç işe yaramaktadır.
20- Metformin içeren ilaçları her şeker hastası olan mutlaka kullanmalı mıdır?
Metformin şeker hastalığında ilk ve en çok başladığımız ilaçlardandır. Bir çok mekanizma ile şekere olumlu etkisi olduğu için, diğer metabolik olumlu etkileri olduğu için, kilo kontrolünde faydası olduğu için, en eski ilaçlarımızdan olup çok fazla bilgi sahibi olduğumuz bir ilaç olduğu için, şeker hastalığının abc'si veya olmazsa olmazı diyebiliriz. Ancak hastalarımızın %3-5'lik kısmında ciddi mide barsak sorunları yaratabilmektedir. Bu sorunlar olmasın diye ilacı yavaş yavaş kademeli başlayıp, tok karnına önermekteyiz. Bu şekilde başlandığı zaman, mide barsak sorunları olsa bile geçebilmektedir. Ancak bazen bu mide barsak sorunları geçmez ve kişinin hayat kalitesini çok bozabilir. Bu gibi durumlarda doz azaltmakla bile düzelmiyorsa, vazgeçilmez ilaçlar değildir. Özellikle günümüzde çok iyi alternatifleri bulunmaktadır. Hayat kalitesi de şeker hastalığınızın tedavi olması kadar önemlidir. Sürekli mide barsak sorunları ile yaşamak kabul edilemez. Öte yandan bazı hastalıklarınız varsa metformin kullanmayı tercih etmeyiz. Bu hastalıklarda zaten baştan itibaren hekimleriniz metformin vermez.
21- Metformin böbreği bozuyormuş diyorlar, doğru mu?
Bu bilgi çok yanlış ve bazen gereksiz yere ilaç kesilmesine yol açabilmektedir. Metformin böbreği bozmaz, tam tersi olumlu metabolik etkileri nedeni ile göze, kalbe, beyne olduğu kadar böbreğe de faydası vardır. Ancak böbreğiniz herhangi başka bir nedenle bozuldu ise metformin vermeyiz. Örneğin bir böbrek enfeksiyonuna bağlı olarak, prosatat büyümesi nedeniyle, böbrek taşına bağlı olarak veya böbreği ilgilendiren herhangi bir genetik veya sonradan ortaya çıkan bir hastalığa bağlı olarak böbreğiniz bozuldu ise metformin kesilebilir. Kesme sebebi ise, böbrek bozulduğu zaman metformin atıklarının vücuttan atılması bozulacağı için "laktik asidoz" dediğimiz bir duruma yol açma ihtimalini ortadan kaldırmak içindir. Bu durumlarda kesilmesi çok önemlidir. Bu nedenle bu ilacı alan şeker hastaları her kan verdiğinde "kreatinin" denilen böbrek fonksiyon testi yapılmalıdır. En geç yılda bir "kreatinin" testine bakılmalıdır. Yaşlılarda ve böbreği bozma durumu olan bir hastalık olduğunda daha sık bakılmasında fayda vardır. Bazı başka durumlarda da doktorunuz geçici veya kalıcı olarak bu ilacı kesebilir. Ancak tekrar söylemekte fayda vardır, metformin böbreği bozmaz.
22- Bana verilen şeker ilacının prospektüsünü okudum, ... yan etkileri var. Ben de olur mu?
Evet ilaçlar şüphesiz etkisi ve yan etkisi olan kimyasal bileşiklerdir. Bir ilacı durduk yere ne hekim önerir ne de hasta kullanmalıdır. O yüzdendir ki kamu bilgilendirmelerinde sıklıkla gereksiz antibiyotik veya ilaç kullanmayın önerisi yapılır. Antibiyotiklerin de prospektüsünü açıp baktığınızda sayfa sayfa yan etki görürsünüz. Örneğin sık kullanılan ilaçlar olan ağrı kesiciler de aynı durum söz konusudur. Ancak çoğu zaman insanlar bu ilaçların prospektüsüne bakmadan ve hatta doktora sormadan bu ilaçları kullanabilmektedir. Neden? Çünkü o an canınız yanmaktadır, öksürük sizi rahatsız ediyordur, ishali bir an önce durdurmak istersiniz ya da bir an önce işiniz yapar hale gelmek istersiniz. Ancak şeker gibi kronik hastalıklarda ağrı, sızı, iş gücü kaybı çoğu zaman olmadığı işin, bu hastalıkların çoğunda şikayet olmadığı için yani sinsi olduğu için insanlar kullanmak istemeyebilir veya prospektüsü daha dikkatli okuyup, kullanmak istemeyebilir. Ancak bu ilaçları kullanma sebebimiz olan şeker hastalığının yan etkilerini ne yapacağız bu durumda. Göz, böbrek, sinir, kalp, beyin, barsak gibi çoğu hayatı organı bozma riskini ne yapacağız o zaman. Biz şekeri tedavi etmezsek bu sorunlar er geç vuku bulacaktır. Ama ilaçlar herkeste bu yan etkileri yapmaz. Hekiminiz zaten bu yan etkileri gözeterek bu ilaçları başlar ve ilaca atfedilen olası bir yan etki durumunda gerekiyorsa ilacınız kesilir. Peki bu yan etkilerin olma sıklığı nedir?
Sıklık dereceleri şu şekilde tanımlanır: Çok yaygın (≥1/10); yaygın (≥1/100 ila <1/10); yaygın olmayan (≥1/1,000 ila <1/100);
seyrek (≥1/10,000 ila <1/1,000); çok seyrek (<1/10,000), bilinmiyor (eldeki verilerden hareketle tahmin edilemiyor).
Örneğin metformin ilacı gaz ve şişkinlik yapabilir. Bu yan etki, yaygın bir yan etkidir. En az 100 kişinin 5'inde görülebilir. Bazen geçici, bazen kalıcıdır. Yüz kişinin 95'inde de görülmez. Şimdi 5 kişide olabilecek bu yan etkiden korkarsak, 95 kişiyi çok iyi bir ilaçla tedavi etme şansını kaybetmiş oluruz. Bu arada yüksek şeker sinsice vücudunuza zarar vermeye devam eder. Ya da çok daha seyrek bir yan etkisini düşünelim: laktik asidoz. Bu yan etki 10.000 kişide bir kişide görülebilir. Şimdi bu yan etki nedeniyle biz bu ilacı kullanmazsak 9999 kişinin tedavi şansını elinden almış olmaz mıyız? Kaldı ki yukarıdaki diğer soruların cevabında yazdığım üzere, bu yan etkilerin ortaya çıkma ihtimalini artıran durumlarda bu tedavileri tercih etmeyiz.
23- Ben kendimi iyi hissediyorum. Şekeri tedavi etmesek olmaz mı?
Olmaz. Çünkü şeker hastalığı sinsi bir hastalıktır. Göz, böbrek, sinirler, kalp, beyin, ayaklar, ürem sağlığı, sindirim sistemi gibi damarın ve sinirin olduğu her doku ve organı etkilemektedir. Bu organlardaki bozulma 10 yıl sonra da, 20 yıl sonra da, 30 yıl sonra da ortaya çıkabilir. Bu süre, şekeriniz ne kadar yüksekse o kadar kısadır. Ayrıca tansiyon, gut, kolesterol gibi diğer metabolik sorunlarla birlikteliğine ve sigara gibi alışkanlıkların olup-olmamasına göre değişebilir. Örneğin 3 aylık şeker ortalama değeriniz 7'nin altında ise yok denecek kadar azdır. 3 aylık şeker ortalama değeriniz 7'nin üstünde ise artmakta, özellikle 8,5-10 gibi rakamların üzerine çıkıyorsa ciddi derece artmaktadır.
24- Üç aylık şeker ortalamasını düşürmek tam olarak ne işe yarıyor?
3 aylık şeker ortalaması olarak bilinen HbA1c’nin sadece 1 birim azalması:
Tip 1 diyabetli bir kişide göz hastalığı görülme riskini %35, böbrek hastalığı görülmesini %24-44, şekerin sinirleri etkileme riskini %30 azaltmaktadır.
Tip 2 diyabetli bir kişide diyabete bağlı ölümleri %25, tüm nedenlere bağlı ölümlerde %7, kalp krizi geçirme riskinde %18 ve göz, böbrek ve sinir harabiyeti yapan küçük damar hasatlığı riskinde %35 azalma sağlamaktadır.
Bakın bu rakamlar sadece 1 birim düşüş ile sağlanmaktadır. Yani HbA1c’nin 10’dan 9’a düştüğünü varsayalım. Yukarıdaki hastalıkların ortaya çıkma riskinde, yukarıdaki rakamlar kadar azalma olacaktır.
Hele bir de HbA1c için daha iyisini hedefleyip ideal olan 7 rakamının altına düşürdüğümüz zaman bu hastalıkların neredeyse hiçbirinin şekere bağlı gelişmeyeceğini öngörebiliriz.
25- Bir şeker hapı 3 aylık şeker ortalaması olan HbA1c değerini ne kadar düşürebilir?
Aşağı yukarı tüm şeker hapları, ortalama HbA1c'yi 0,6 düşürmektedir. Bu düşüş 0,4 ile 1 birim arasında değişir. Ancak yaptığınız iyi ölçüde diyet ve egzersiz ile, hele bir de kilonuz var ve kilo kaybı sağlandı ise, düşüş miktarı 2 rakamına kadar ulaşabilmektedir. Yani ne demek istiyorum. Diyelim ki size şeker tanısı konuldu ve ortalama şekeriniz 9 çıktı. Sadece bir ilaçla bunu en fazla 8'e kadar düşürebiliriz. O yüzdendir ki HbA1c, 8,5 üstünde ise genelde 2 ilaç başlarız. Ama siz çok iyi diyet ve egzersiz yaparsanız tek ilaçla 3 ay içinde 9'dan 7'ye kadar düşürebiliriz. Diyete devam ettiğimiz takdirde, zamanla daha da düşebilir.
26- Tip 1 ve Tip 2 diyabet dışında başka şeker hastalığı tipleri var mı?
Elbette var. Şeker hastalarının çoğunluğunu tip 2 diyabet olan şeker hastalığı tipi oluşturur. Tip1 diyabet çok daha az görülür. Diğer bir tipi gebelik şekeridir. Gebelikte ortaya çıkıp gebelikten sonra kaybolur. Bunlar dışında nadir genetik tipler, doğuştan şeker hastalıkları, enfeksiyon hastalıkları gibi pankreasa zarar veren hastalıklara bağlı ortaya çıkabilir. Bazı ilaçlar bağlı gelişebilir. Bunlardan tip 1 diyabet ve tip 2 diyabetle en çok karışan "MODY" ve "LADA" dediğimiz diyabet tipleridir. Bunları tip 1 ve tip 2 diyabetten ayırt etmek önemlidir. Bazı durumlarda hekimler şüphelenebilir ve bu hastalıkların olup olmadığına bakılabilir.
27- MODY nasıl bir şeker hastalığı tipidir?
Gençlerde görülen daha doğrusu genç yaşta başlayan başlayan erişkin tipi diyabettir. Bir gende oluşan genetik sorun nedeniyle ortaya çıkar. Genelde 25 yaşından önce başlar. En önemli özelliği ailede yaygın benzer gidişatı olan şeker hastalığı öyküsü olmasıdır. Yani amcanız, halanız, dedeniz, denizin kardeşlerinde de erken yaşta başlayan ve benzer bir seyir arz eden şeker varsa. MODY olabilirsiniz. En önemli özellik aile öyküsüdür. İkinci özellik, tip 2 diyabette beklenen kilolu veya göbekli görüntünün aksine MODY hastalarında tanı konulduğunda kilo genelde normaldir. Hem tip 1 diyabet ile hem de tip 2 diyabet ile karıştığı için ayrımı önemlidir. Genelde şekeri hapı ile tedavi edilir. Bazen insülin gerekebilir. Tanı genetik analiz ile konulur. Tedavi tip 2 diyabete benzer. Bazı tiplerinde insülin de gerekebilir. MODY'nin iyi tanımlanmış 10'dan fazla tipi vardır. Her tipin tedaviye yanıtı farklı olabilir.
28- LADA nasıl bir şeker hastalığı tipidir?
LADA isimlendirme olarak farklı olsa da aslında bir tip 1 diyabet türüdür. En önemli farkı, tip 1 diyabette şeker aniden çok yükselip, ciddi şikayetlere neden olur ve kısa zamanda insülin başlanması gerekirken, LADA daha yavaş seyirlidir. Tip 2 şeker hastalığı gibi başlar. Hatta önce tip 2 şeker hastalığı gibi tedavi başlanır. İnsüline tedavisine geçiş 6 aydan sonra olur. İnsülin ihtiyacının olmadığı uzun bir periyot olabilir. Bu periyot hatta 2-3 yıl sürebilir. Hatta dünyada 10 yıl insülin gerektirmeyen LADA hastaları da bulunmaktadır Hastalar genelde normal kiloludur, hatta zayıf olabilir. Bazen kilolu da olabilir. Hastalar bir süre şeker hapı ve diyetle kontrolde kalırlar. Ancak şeker sebepsiz yere yükselmeye başlar. Hatta hastalarımız, diyeti bozmadığını ve tedavilerini özenle sürdürdüklerini söylerler ve bu yükselmeye bir anlam veremezler. Böyle bir durumda endokrinoloğunuz şüphelenip pankreasın insülin üretim miktarını ölçtüğünde düşük olduğunu saptar ve ileri testler isteyerek tanı koyar. Birçoğu da insülin kullanan tip2 diyabet gibi hayatlarını sürdürürler. Bazı hastalar tip 2 diyabet gibi tedavi edildikten yıllar sonra LADA tanısı alır. Tip 1,5 Diyabet de denilmektedir. Yetişkin diyabetik vakaların %2 ile12 sinin LADA olduğu düşünülmektedir.
29- Gebelikte şeker yüklemesi zararlı mı?
Gebelikte, tüm dünyanın medeni ülkelerinde olduğu gibi, ülkemizde de 24. hafta civarı şeker yüklemesi yapılarak, gebelik şekerinin olup olmadığı araştırılır. Varsa tedavi edilerek gebelik şekerine bağlı sorunlar, oluşmadan önlenir. Gebelik şekeri taramasında kullanılan 75 gr glikoz, anne karnında bebeğin pankreas gelişimini engellemez, çocukluk döneminde şeker hastalığının gelişimine ya da diyabetli çocuk sayısında artışa neden olmaz. Bu miktardaki şeker yani 75 gram glukozun kan şekerini yükseltici etkisi yaklaşık 8-10 kaşık pirinç pilavı ile veya 2-3 dilim baklavaya eş değer glukoz içerir. Bunları yiyen birinin gebelikte bir sorun yaşadığını duydunuz mu? Üstelik bu yükleme gebelikte bir kez yapılır. Bu konu ile ilgili negatif etkisi olduğunu gösteren aklı başında hiç bir bilimsel kanıt yoktur. Bu konu ile ilgili aksine iddia eden kişilerin ne dediklerine bakıldığında, bu kadar şeker bebeğin ağırlığının kaç katı, çok fazla vs. vs. gibi açıklamalar duymaktayız. Bu şeker yüklemesi fetüse yani anne karnındaki bebeğe yapılmamaktadır. Yani annenin karnını açıp bebeğin ağzına zerk edilmemektedir. Ya da bir kateter yolu ile bebeğin ağzına zerk edilmemektedir. Bu şekeri anne içmektedir. Annenin midesine gitmektedir. Oradan emilip kana karışmaktadır ve beyin, kalp, karaciğer, kaslarımız gibi tüm doku ve organlara dağılmaktadır. Bebek ve plasenta da annenin bir organı gibidir. Yani 75 gr şeker yüklemesi yapmak ile 10 kaşık pilav yemek arasında fark yoktur. Sadece yükleme sonrası nadiren reaktif şeker düşmesi olabilir. Bu da siz de sadece hafif boyutta bir halsizlik, terleme, çarpıntı, bulantı yapabilir, bu da nadiren olur. Ayrıca gebelerde şeker yükleme testi hiç bir dünya ülkesinde yasaklanmamıştır.
30- Kimlerde gebelik şekeri riski daha yüksektir?
–Obezite olması
–Daha önce ki gebeliklerde, gebelik şekeri saptanmış olması
–Anne yaşının 40’tan büyük olması
–İdrarda şeker bulunması
–Daha önce tespit edilmiş şeker yüksekliği (prediyabet) öyküsü
–Birinci derece akrabalarda şeker olması
–Makrozomik - iri bebek öyküsü (doğum tartısı 4.5 kg veya üzerinde olan bebek doğurmak)
–Polikistik over hastalığı (PKOS)
–Kortizon (Kortikosteroid) ve şizofreni ilaçları (antipsikotik) ilaç kullanmak
31- Gebelik şekeri saptanan bir gebelikten sonra takip nasıl yapılmalıdır?
–Gebelik sonrası tarama: Doğumdan sonra 4-12. haftalarda yapılabilir. Genelde 3. ayda yaparız
–Hangi testi yapalım? Standart 75 g şeker yüklemesi yapılabilir. Ya da açlık, tokluk şekeri ve HbA1c bakılabilir.
–Gebelik şekeri öyküsü bulunan kadınlarda, yaşam boyu yılda bir, en geç 3 yılda bir diyabet taraması yapılabilir.
–Gebelik şekeri bulunan kadınlarda kalıcı tip 2 diyabet riski çok yüksektir. Bu nedenle ömür boyu sağlıklı yaşam tarzı girişimleri uygulanmalı ve gerekiyorsa metformin verilmelidir. Önlemek hastalığı tedavi etmekten çok daha kolaydır.
32- Kimler şeker hastalığı açısından taranmalıdır?
- Birinci ve ikinci derece yakınlarında şeker hastalığı bulunan kişiler
- Obezitesi olanlar
- Makrozomik – iri bebek doğuran kişiler(Doğum tartısı 4.5 kg ve üzerinde olan bebek doğuran)
- Daha önce gebelik şekeri tanısı almış kadınlar
- Hipertansiyonu olanlar (Kan Bansıncı ≥140/90 mmHg)
- Kan yağlarında sorun olan kişiler (HDL-kolesterol <35 mg/dl veya trigliserid ≥250 mg/dl)
- Polikistik over sendromu (PKOS) olan kadınlar
- İnsülin direnci ile ilgili klinik hastalığı veya bulguları (akantozis nigrikans) bulunan kişiler
- (Akantozis nigrikans: koltuk altı, ense gibi bölgelerde koyu kadifemsi renk değişikliği)
- Kalp, beyin, bacak damar hastalığı bulunanlar
- Düşük doğum tartılı doğan kişiler.
- Hareketsiz yaşam süren veya fizik aktivitesi düşük olan kişiler
- Doymuş yağlardan zengin ve posa miktarı düşük beslenme alışkanlıkları olanlar
- Şizofreni hastaları ve atipik antipsikotik ilaç kullanan kişiler
- Organ (Böbrek, kalp, karaciğer gibi…) nakli yapılmış hastalar
- Uzun süreli kortikosteroid (kortizon) ya da AIDS ilaçları kullanan kişiler.
33- Şeker hastalığı tanısı hangi testlerle konur?
En çok kullandığımız tarama testi "açlık kan şekeri" testidir. Bu testte kan şekeriniz 100 mg/dL'nin altında çıkarsa normal kabul edilir. Ancak bazen açlık kan şekeri testi, durumu anlamak için yeterli olmayabilir. Hastaya göre, hastalıklarına göre, yaşa göre, kullandığı ilaca göre başka testler gerekebilir. Şeker tanısı koymak için "açlık kan şekeri", "spot (herhangi bir zamanda) kan şekeri", HbA1c testlerini kullanırız. Bazen şeker yükleme testi yapmak gerekebilir. Her hangi 2 test diyabeti işaret ediyorsa, şeker hastalığı tanısını koyarız. Bu testler aynı zamanda diyabetin öncülü olan "prediyabet" tanısını koymamıza da yardımcı olur.
34- Prediyabet nedir?
Tip 2 diyabet dediğimiz şeker hastalığının öncülüdür. Bir şeker metabolizma bozukluğudur. Prediyabet, bir nevi şeker hasatlığının habercisidir. Genetik yatkınlık, yaş alma, kilo alma gibi faktörlerle önce insülin direnci başlar. Olumuz yaşam koşulları devam ettiği sürece, kilo almaya devam edersek veya kilo veremezsek zamanla insülin direnci, prediyabete dönüşür. Prediyabet dediğimiz dönem yıllar boyunca devam edebilir. Prediyabetin süresi, kötü beslenme ve hareketsizliğin derecesine göre değişir. Aynı olumsuz koşullar devam ettiği sürece de kaçınılmaz olarak şeker hasatlığına dönüşecektir. Prediyabeti olan birisi tedavi ile tamamen normal, sağlıklı bir şeker metabolizmasına kavuşabilir. En kötü ihtimalle, prediyabetin şeker hastalığına dönüşmesi engellenebilir.
35- Prediyabet tanısı nasıl konur?
Açlık, tokluk, herhangi bir saatte bakılan kan şekeri, HbA1c testi ve bazen şeker yükleme testi ile konur.
36- Prediyabetim olduğu söylendi. Şeker hastası olmak istemiyorum. Ne yapmalıyım?
Öncelikle diyet ve egzersiz ile kilo vermek yeterli olacaktır. Yapılan araştırmalara göre kilo verdirecek bir diyet-egzersiz programı %60-70 oranında şeker hastalığına gidişi durdurabilir. Özellikle ideal kilolara ulaşırsanız, durdurmanın ötesinde yani şeker hastalığı riskini tamamen önlemenin ötesinde, prediyabeti de düzeltebilir ve tamamen normal bir birey olabilirsiniz. Diyabeti önlemek için, diyet ve egzersize bazen bir şeker ilacı ekleyebiliriz. Bu ilaç da prediyabetin, diyabete dönüşünü %20-30 oranında azaltabilir. Bazen de hekiminiz kilonun derecesine göre, kilo verdirici başka stratejiler düşünebilir. Kilo ilaçları bunlardan bir tanesidir. Neticede DİYABET ÖNLENEBİLİR BİR HASTALIKTIR. Önlemek, hastalığı tedavi etmekten her zaman daha kolaydır. Ayrıca diyabeti önlemek için hayatımızda yaptığımız olumlu değişiklikler, hatta başladığımız ilaç sizi kalp damar hastalıklarından ve hatta kanserden de koruyacaktır.
37- Gizli şeker nedir?
Gizli şekeri, şeker hastalığının erken dönemi gibi kabul edebilirsiniz. Şeker hastalığı tanısı için kullandığımız testler olan açlık kan şekeri, herhangi bir zamanda bakılan kan şekeri ve HbA1c sonuçlarına göre normal değil ancak şeker tanısı koyduracak boyutta da yüksek değilse, şeker yükleme testi yapılabilir. Diğer testlerde şeker çıkmıyorken, yükleme testinde çıkıyorsa buna halk arasında "gizli şeker" denilmektedir.
38- Gizli şeker çıktı. Tedaviye gerek var mı?
Adı gizli şeker de olsa, normal şeker hastası olan bir birey gibi tedavi olmalısınız.
Dünün insülin direnci bugünün prediyabeti, dünün prediyabeti bugünün şeker hastalığı, bugün gizli şekeri yarının aşıkar şekeri
39- İnsülin direnci nedir?
İnsülinin şekeri hücre içine sokma yeteneğinde bozulma nedeniyle, pankrasın daha fazla insülin yapma durumudur. Bir nevi insülin fazlalığıdır aslında. Vücudumuzda yağ depoları vardır. Bunlar cilt altında yer alır. Göbeğimizde, kalçamızda, basenlerde, sırtta, ensede, boyunda... Bu depolar yakamadığımız fazla kaloriyi depolar. Ancak bu deponun bir kapasitesi vardır. Depolar kapasiteyi aşınca, vücut bu sefer fazla yağı, biriktirmemesi gereken yerlere gönderir. Karın zarı, karaciğer içi, kaslar, damar etrafı, böbrek etrafı, kalp etrafı, pankreas içi gibi organ ve dokularda fazla yağ birikir. Ancak bu yağ dokusu burada işgalci gibidir. Bu nedenle bağışıklık hücrelerimiz bu dokuyu temizlemeye çalışır. Ancak bunu yapamaz ve yapamadığı gibi, o dokularda iltihap meydana getirir. Bu sessiz, yavaş ve ağrısız iltihap o organın fonksiyonlarında bozulmaya yol açar. Bu organlar, şekere ihtiyaç duyduğunda, bu işlevi görmesi gereken insülin hormonu, bu iltihaptan dolayı etki edemez ve şekeri hücre içine sokamaz. Ancak şekeri mutlak surette içeri alması gereken bu organlar, pankreasa mesaj gönderir ve neticede pankreas olması gerekenden daha fazla insülin yapmaya başlar. Neticede başlangıçta sorun çözülmüştür. Normalde açlıkta 2-5 arası insülin düzeyi şekeri hücre içine sokabilirken, artık bunu 10-15 insülinle yapabilir hale geliriz. Şeker henüz yükselmez, vücudunuz sizi korumaya devam eder. Bu dönemde sağlıklı yaşamak, fazla yağları vücuttan atmak insülin direncini normale çevirir. Ancak mevcut yaşam koşullarını sürdürürseniz, pankreas fazla çalışmaktan yorulacak ve insülini daha fazla artıramayacaktır. Neticede bu sefer kan şekeriniz yükselmeye başlayacak ve bu süreç sizi önce prediyabet, sonra şeker hastalığına giden yola sokacaktır. Bu nedenle pankreasımızı yormamak için, beslenmeye dikkat etmek, yürüyüş veya egzersiz yapmak, gerektiğinde kilo verdirici stratejiler için hekiminizden yardım almak, izlenecek en iyi yoldur.
40- Şeker hastasında insülin direnci bakılmalı mı?
Şeker hastalığı tanısı koyduktan sonra insülin direnci var mı diye bakmak anlamsızdır. Çünkü şeker hastalığı varsa, zaten insülin direnciniz yıllardır var demektir. Hatta diyabet tanısını koyulmakta geç kalındı ise veya diyabet tanısı konulmaya rağmen tedavi olmaz iseniz, zamanla bu insülin fazlalığı azalacaktır. Bu durumda şekeriniz yükselecektir.
41- Tip 2 diyabetim var ve hap kullanıyorum. İleride insülin kullanmam gerekecek mi?
Eğer tip 2 diyabetiniz var, başlangıçta hap yeterli oluyorsa ve sağlıklı yaşıyorsanız, hekiminizin dediklerini uyguluyorsanız, insülin kullanmanız gerekmeyecektir. Ancak size hap verildi ve kullanmadıysanız veya düzensiz kullandıysanız, kötü beslendiyseniz, kilo veremdi hatta kilo aldıysanız, zamanla şekeriniz daha da yükselecektir. Yükselen şeker, pankreastan insülin salgısını azaltacaktır. İnsülin azaldıkça şekeriniz daha da yükselecektir. Neticede bu kısır döngü devam edip pankreasın insülin üretimini ciddi ölçüde azalacaktır (Bu duruma şeker zehirlemesi anlamına gelen glukotoksisite denilmektedir). Bu süreç oldukça yavaş ilerler aslında. Başlangıçta bir ilaç yeterli olacakken, ilerleyen yıllarda ikinci ilaç, üçüncü ilaç gerekecek ve nihayetinde ilaçlarınıza insülin eklenecektir. İnsülin şüphesiz kötü bir tedavi değildir. Aksine hayat kurtarıcıdır ama hayat konforunuzu azaltacaktır. Şeker metabolizma bozukluğunun her evresinde sizi tedavi edebiliriz. Ancak her tedavi aynı konforu vermeyebilir.
42- Tip 2 Diyabet tanısı konuldu, hemen insülin başlandı. Hap daha iyi değil mi?
Değerli hastalarımız, bizler yani hekimleriniz bilimsel verilere göre, kanıtlara göre hareket ediyoruz. Şu anda diyabet tedavisinde 10 yıl önceye göre çok çok daha iyi bir noktadayız. Kötü olduğumuz nokta, dünyadaki çığ gibi büyüyen diyabetli sayısıdır. Onun da sebepleri başta artan obezite oranları olmak üzere bellidir. Ne yazık ki ülke olarak bu konuda Avrupa'da zirvede yer alıyoruz. Ancak yukarıdaki sorunun yanıtında da belirttiğim gibi diyabetin her aşamasına uygun bir tedaviye sahibiz.
Tip 2 diyabette pankreasta insülin üretim kapasitesi çok önemlidir. Bu durumu, günlük pratikte çok sık rastladığımız farklı örnek senaryolar üzerinden konuşarak durumu daha anlaşılır hale getirebilirim. Örneğin diyabet tanısı geç konulmuş olabilir. Kan şekeriniz 180-200'leri geçen kadar bir belirti vermeyebilir. Şeker hastalığı sinsi bir hastalıktır. Hatta belirti verse bile, bu belirtiler göz ardı edilebilir. Hatta zamanla bu belirtilere alışılır ve size normal gelmeye başlayabilir. Bu gibi nedenlerle doktora gitmeyebilirsiniz ve tanı gecikir. Tanı geciktikçe, şeker yükselir, şeker yükseldikçe insülin azalır. Neticede bir kişinin HbA1c dediğimiz 3 aylık şeker ortalaması 10 ve üstüne çıktığı zaman, artık bu kişinin pankreasının insülin üretim kapasitesinde sorun var demektir. İşte bu durumda tedaviye insülin ve uygunsa hap birlikteliği olan bir tedavi şeması ile başlamak ve şüphesiz bunu diyet ve egzersizle tamamlamak seçilecek en iyi yoldur. Başlangıçta verdiğimiz insülin sayesinde şekeriniz etkin bir şekilde azalacaktır, pankreas bir nevi dinlenecek ve rahatlayacaktır ve diyete uyulduğu takdirde kısa sürede de (1-3 ay) insülin kesilip haplarla devam edilebilecektir. Hastaya sunduğumuz ilk yol budur. Tabi ki farklı çözümler de vardır. Bu şekilde bir şeker hastalığında 3 tane hap verilip, sıkı diyetle yine iyileşmek mümkün olabilir. Ya da kilo sorunu varsa, kilo verdiren insülin olmayan iğneler (günde bir, haftada bir yapılan) ile 1-2 tane hap birlikte verilip sorun çözülebilir. Neticede şeker hastalığının tedavisi, terzinin kıyafet dikmesi gibidir. Herkese farklı bir tedavi uygulanabilir. Tedavi kararı verirken, karaciğerin, böbreğin, kalbin durumu kararımızı etkileyebilir. Bazı durumlar vardır ki bu durumlarda mutlaka insülin tedavisi başlanır. Bu konuda en iyi kararı sizi bilen, muayene eden hekiminiz karar verecektir ve şüphesiz sizinle bu kararı tartışıp size en iyi olan tedaviyi sunacaktır.
Özetle HbA1c dediğimiz 3 aylık şeker ortalaması ne kadar yüksekse vereceğimiz tedavi o adar fazla, ne kadar düşükse vereceğimiz tedavi o kadar az olacaktır. Bu nedenle erken tanı önemlidir. Şeker hastalığı sinsi bir hastalık olduğu için tarama şarttır. Özellikle yukarıda 32. sorunun altında ki başlıklar varsa, mutlaka şeker taraması yapılmalıdır. Tanı konuldu ise de tedaviniz gecikmeden düzenli ve titiz bir şekilde uygulanmalıdır.
43- Şeker hastalığında hangi belirtiler görülebilir?
Şeker hastalığında belirti ve bulgular şeker yüksekliğine göre değişir. Kan şekerini hafif yüksekse hiç bir belirti vermez ve sinsidir. Hastalarımızın büyük bir kısmı bu kategoridedir. Şeker orta derecede yükseldiği zaman ağız kuruluğu, çok su içme isteği, çok ve sık idrara çıkma, gece idrara çıkma sıklığında artış, iştah artışı, terleme, kaşıntı, halsizlik gibi şikayetler ortaya çıkar. Şekeriniz ileri derece yükseldiği zaman iştah fazla olduğu halde kilo kaybı, kas erimesi, aşırı halsizlik, bulanık görme, bilinç değişikliklerine kadar giden şikayetler olabilir. Bazen iştahsızlık olabilir. Bir şeker hastası kilo kaybediyorsa pankreasta insülin hormonunun azaldığını gösterir. Çok ileri aşamada yüksek şeker varlığında, bilinç kaybı ve komaya kadar giden durumlar ortaya çıkabilir. Ayrıca şeker yüksekliğinin derecesine göre şeker hasatlarında inatçı enfeksiyonlar, tekrarlayan mantar enfeksiyonları ortaya çıkabilir.
44. Şeker hastaları kilo alır mı, verir mi?
Dünyada en çok görülen şeker hastalığı tipi olan tip 2 diyabet, kilo aldıkça ortaya çıkar. Bu nedenle tip 2 diyabeti olanları büyük çoğunluğu fazla kiloludur. Yani diyabet kilo yapmaz aslında, kilo diyabet yapabilir. Ancak tip 2 diyabet zamanında ve etkin bir şekilde tedavi edilmezse zamanla şeker yükselir. Şeker yükseldikçe insülin azalır. Vücutta insülin azalınca kilo kaybı başlar. Geç tanı konulan, 300-400 gibi yüksek şeker değerleri ile tanı koyduğumuz hastalarımız, son 3 ayda 8-10 kilo kaybettim diyebilir. Bu sağlıklı bir kilo kaybı değildir aslında ve insülin azlığının göstergesidir. Sebepsiz kilo kaybı var, hele bir de ağız kuruluğu, çok su içme, çok idrara çıkma şikayetleriniz varsa şekerinizin 250'nin üzerinde olma ihtimali çok fazladır. Gecikmeden doktorunuzla görüşmelisiniz.
Tip 1 diyabet ise zaten genelde zayıf olan kişilerde ortaya çıkar. Tip 1 diyabetli kişiler ya zayıf ya da normal kilolu kişilerdir. Yetişkinlikte başlayan tip 1 diyabet vakalarımız da genelde normal kiloludur. Ancak LADA dediğimiz yavaş seyirli yetişkinlerde görülen tip 1 diyabet vakalarımızda bazen fazla kilo olabilmektedir. Ancak bu diyabet tipinde de tedavi edilmezse, istemsiz kilo kaybı olabilmektedir
45. Hangi diyabet tipi daha çok görülür?
Tip 2 diyabet daha sık görülür. Yetişkinlerde görülen, kilonun ve genetik yatkınlığın ortaya çıkardığı tip 2 diyabet tüm şeker hastalarının %90-95'ini oluşturur. Daha çok çocuklarda ve gençlerde ortaya çıkan, tip 1 diyabet ise tüm şeker hastalarının %5-10'unu oluşturur. Diğer nadir tipler ise tüm şeker hastalarının yaklaşık %5'den azını oluşturur.
46. Gebelik diyabeti tip 1 diyabet mi yoksa tip 2 diyabet midir?
Gebelik diyabeti, iki diyabet formundan farklı bir diyabet tipidir. Gebeliğin ortasından sonra ortaya çıkar. O nedenle de şeker yüklemesi 24. hafta civarı yapılır. Gebelikte ortaya çıkar ve gebelik bitince sonlanır. Aslında kökeninde insülin direnci olduğu için tip 2 diyabete benzer ama gebelikte bazı haplar kullanılmadığı için tedavi gerekirse insülin kullanılır.
47. Kimler gebelik şekeri açısından risklidir?
- Gebelik öncesi obezitesi olanlar
- Daha önce ki gebeliklerinde gebelik şekeri olanlar
- Anne yaşının 40’tan büyük olması
- İdrarda şeker varlığı
- Daha önce tespit edilmiş şeker yüksekliği (prediyabet) olanlar
- Birinci derece akrabalarda diyabet olanlar
- Daha önce iri bebek doğurmuş olanlar (Makrozomik bebek: Doğum tartısı 4 kg veya üzerinde olan)
- Polikistik over hastalığı olanlar
- Kortizon ve bazı ilaçları kullanlar
48. Çok kiloluyum ama gebelik istiyorum, ne yapmayalım?
Gebelik öncesi aşırı zayıf olmanın da, kilolu olmanın da bazı handikapları mevcuttur. Her şeyden önce gebelik oluşma şansını azaltabilmektedir. Gebelik istediği halde olmayan çok sayıda kadın, kilo kaybı sonrası gebe kalabilmektedir. Aslında obezite geçici bir kısırlık nedenidir. Gebelik olsa bile, gebelik şekerinden, gebelik hipertansiyonuna, zor doğuma kadar bazı sorunlara yol açabilmektedir. Bu nedenle en ideali, gebelikten en az 1 yıl önce kilo verdirici stratejilere başlanmasıdır. En azından ideal kilolara yakın kilolara düştükten sonra gebelik planı yapılması bu sorunları önleyecektir.
49. Gebelikte şeker çıktı ne yapmalıyım?
Öncelikle panik olmaya gerek yok. Diyetle ve gebeliğe uygun bir egzersizle gebelik şekeri, hastalarımızın büyük çoğunluğunda (>%80) istenilen seviyelere düşmektedir. Burada önemli olan sağlıklı yaşam kurallarına uymak, evde şeker ölçümü yapmak, diyetisyen ve doktor takibinde kalmaktır. Vakalarımızın az bir kısmında insüline ihtiyaç duyulmaktadır. İhtiyaç olsa bile bu süre 2-3 ayı geçmez ve genelde düşük dozlar yeterli olur. Bu ihtiyacı belirleyen faktörlerden biri de yine obezitedir. Kilo ne kadar fazla ise insülin ihtiyacı o kadar artmaktadır. Neticede kan şekeri istenilen seviyelerde tutulursa, gebelik şekerine bağlı herhangi bir sorun gelişmez.
50. Gebelik şekeri ne gibi sorunlara yol açabilir?
Annede hipertansiyon, preeklampsi, sezeryan doğuma gereksinim riski ve gebelikten sonra ki yıllarda kalıcı diyabet riski artmaktadır. Fetüste iri bebek, doğum travması, doğumda omuz yaralanması ve bunun gibi sorunlara yol açabilir. Yeni doğan bebekte hipoglisemi, yeni doğan sarılığı, kalsiyum düşüklüğü, sıkıntılı solunum sendromu anlamına gelen respiratuvar distress sendromu, kan fazlalığı (polisitemi) ortaya çıkabilir. Çocuklukta, geç adelosan ve erişkin dönemde, obezite, şeker metabolizma bozuklukları ve şeker hastalığı riski artmaktadır.
51. Gebelik şekeri çıktı, gebelikten sonra devam eder mi?
Hayır, vakaların çoğunda gebelikten sonrasında şekerler normal seviyelere düşer. Ancak gebelik şekeri iyi tedavi edilmezse, kilo kontrolü sağlanmazsa, doğum sonrası kötü beslenme devam ederse, şeker değerleri gebelikteki kadar olmasa da yüksek seyredebilir. Bu durumun anlaşılması için en geç 3. ayda kontrol yapmak gerekir. Ayrıca bazen hiç bakılmadığı için bilinmeyen, aslında gebelik öncesinde başlamış ve tanı konulmamış şeker hastalığı varlığında, gebelik sonrası şeker yüksekliği devam edebilir. Son olarak çok nadiren LADA dediğimiz erişkin tip 1 diyabeti vakaları bazen kendini gebelikte gösterebilir ve gebelik sonrası şeker yüksekliği devam edebilir.
52. Gebelik şekeri çıktı, gebelikten sonra kontrol ettirmeli miyim?
Gebelik şekeri tanısı almış kadınlarda, doğumdan sonra 4-12. haftalarda kontrol gerekir. Kan testlerine bakılır, gerekirse standart 75 gr şeker yükleme testi yapılabilir. Ayrıca yaşam boyu en geç 3 yılda bir şeker taraması yapılmalı, şekerde yükselme tespit edilirse daha sık bakılmalıdır.
53. Gebelik şekeri geçiren birinde diğer şeker hastalığı tipleri ortaya çıkabilir mi?
Gebelik şekeri öyküsü bulunan kadınlarda kalıcı tip 2 diyabet riski çok yüksektir. Gebelik diyabeti gelişen kadınlarda, gebelikten sonra yaşam boyu diyabet gelişme riski %70'lere kadar çıkabilmektedir. Bu nedenle ömür boyu sağlıklı yaşam tarzı benimsenmeli ve gerekiyorsa ilaç başlanmalıdır. Oranın yüksek olmasına bakmamak gerekir. Yüksek olmasının ana sebebi zaten sağlıksız yaşama ve kilolu olma oranlarının yüksek olmasıdır. Kilo kontrolü bu riski önleyecektir.
54. Gebelik şekeri için insülin verildi, bebeğe zarar verir mi?
Hayır vermez. Tam tersi yüksek şekerin bebeğe vereceği zararları önler. Yalnızca düzenli bir beslenme, öğün saatlerine dikkat etmek, parmak ucu şeker ölçümlerini düzenli yapmak, düzenli doktor kontrollerine gidilmesi önemlidir. Tüm bunların amacı şekerinizi ideal düzeylerde tutmak ve hipoglisemi yaşamanızı engellemek içindir.
55. Hipoglisemi nedir?
Kan şekerinin düşmesine denir
56. Şeker kaça düşerse hipoglisemi denir?
Kan şekerinin 70 mg/dL'nin altına düşmesi hipoglisemi olarak kabul edilir. Ancak bu değer kişiden kişiye göre değişir. Kiminde 65 mg/dL değerine düşse bile bir şikayet olmayabilir. Kiminde ise 80 mg/dL değerinde bile şeker düşme şikayetleri olabilir. Şeker hastası olan ve ilaç veya insülin kullanan birinde hipoglisemi yaşanmaması için kan şekerinin 80 mg/dL'nin altına düşmesi istenmez. Şeker hastalığında ideal açlık kan şekeri değeri 80 ile 130 mg/dL arasıdır. Ancak bazı kişilerde bu hedef daha yüksek olabilmektedir.
57. Hipoglisemide yani şeker çok düşünce hangi şikayetler görülebilir?
Hafif seviyede şeker düşüklüğünde titreme, çarpıntı, heyecan, terleme ve acıkma gibi şikayetler ortaya çıkar. Bu şikayetler alarm niteliğindedir. Hemen müdahale edip, bir şeyler yenerek veya içilerek kan şekeri yükseltilmelidir. Eğer düşme devam ederse ve şeker 50 mg/dl seviyelerinin altına inerse, bilinç değişiklikleri, güçsüzlük, görme bulanıklığı gibi sinir sistemi bulguları ortaya çıkabilir. Bu seviyede kişi kendine müdahale edecek durumda olamayabilir. O yüzden alarm şikayetlerinin bilinmesi çok önemlidir. Şeker 30 mg/dl seviyelerinin altına indiğinde ise epilepsi nöbetinden komaya kadar giden bulgular ortaya çıkabilir. Böyle durumlarda gecikmeden acil tıbbi müdehale gerekir.
58. İlaç veya insülin kullanan bir kişide şeker düşünce ne yapılmalıdır?
Şeker düşmesi şikayetleriniz başladığında veya kan şekeriniz 70 mg/dl'nin altına düştüğünde, 15 gram glikoz almak genelde yeterli olur. Bu miktarda glikozu içeren karbonhidratlar, 150 ml meyve suyunda, 1 yemek kaşığı veya 3 çay kaşığı şeker eklenmiş suda, 5 küp şekerde veya 1 yemek kaşığı balda bulunmaktadır. Ya da ülkemizde de bulunabilen 15 gr glikoz içeren glikoz tabletlerini kullanabilirsiniz. Yaklaşık 15 dakika içinde şikayetlerde düzelme olması beklenir. 15 gr glikoz ile yaklaşık 35-40 mg/dl kadar şeker yükselmesi sağlanabilmektedir. Eğer 15 dakika sonra şeker halen daha 70 mg/dl altında ise 15 gr daha glikoz alımı tekrarlanır (15-15 kuralı). Bu şekilde bir yaklaşım ile aşırı müdahalenin yol açabileceği aşırı şeker yükselmesi de önlenmiş olur. Ağızdan glikoza yanıt geçicidir ve genelde 2 saatten önce sona erer. Bu nedenle şeker yükseldikten kısa bir süre sonra bir öğün veya ara öğün alınması tavsiye edilir. Bu şekilde hipogliseminin tekrarlanması önlenmiş olacaktır.
Ancak özellikle insülin kullanan tip 1 diyabetli hastalarımız olmak üzere, ağır şeker düşme riski olan kişilerde, özellikle kan şekeri 50 mg/dL'nin altına düştüğünde veya tehlikeli şeker düşmesi varlığında "glukagon" dediğimiz ilacı içeren acil müdahale kitleri uygulanmaktadır. Bu kitler iğne şeklinde olup, cilt altına veya kas içine yapılabilir halde hazır olarak bulunmaktadır. Evde mutlaka bulunabilir bir yerde, son kullanma tarihi geçmemiş olarak hazır bulundurulmalıdır. Bu iğneler bilinç yerinde ise hasta tarafından, değilse bunun eğitimini almış hasta yakını tarafından yapılarak şeker hızlıca yükseltilir. İlk müdahale ardından hemen acil sağlık ekiplerine haber verilir.
59. Şeker hastalığı olan birinde, kimlerde şeker düşme riski daha fazladır ve daha tehlikeli olabilir?
- Hipoglisemi farkındasızlığı varsa (Şiddetli hipogilsemi riski 6 kat artırmaktadır),
- Otonom nöropati dediğimiz, şekerin sinirleri harap etme durumu varsa,
- Sağlık okur-yazarlığı kötü olan kişilerde,
- Okul çağı öncesi dönemdeki çocuklarda, adölesanlarda,
- Gebelerde,
- Yaşlılarda,
- Bilinçsel fonksiyonları bozuk olan kişilerde (Alzheimer, demans, nörolojik hastalık, bazı psikiyatrik hastalıklar),
- Yoğun alkol kullanımı durumunda,
- Böbrek yetmezliği varsa,
- Şeker düşmesinin alarm şikayetlerini maskeleyen, yani hissedilmesini önleyen ilaç kullanımı durumunda (beta blokerler)
60. Hipoglisemi farkındasızlığı ne demek?
Özellikle insülin kullanan ve sürekli şeker düşmesi yaşayan, sıkı kontrol altındaki şeker hastalarında, devamlı olarak hipoglisemiye maruz kalınması durumunda, vücut düşük şekere adapte olur ve kan şekeri 70 mg/dL'nin altına düştüğünde ortaya çıkan çarpıntı, terleme gibi alarm şikayetleri oluşmaz. Bu durum, kişinin şeker düşüklüğünü fark edememesine, dolayısı ile müdahale edememesine ve şekerin daha fazla düşmesine yol açar. Çok daha düşük şeker değerlerinde şikayetler başlar. Ta ki şeker 50 mg/dL ve altına düşürse şekerin düştüğünü hissetmeye başlar ve şekerin düştüğünün farkına varır. Ancak bu seviyede şeker düşüklüğünde de kendine müdahale edecek, bir şeyler yiyip içecek durumda olamayabilir. Bu duruma "hipoglisemi farkındasızlığı" denir.
61. Hipoglisemiyi hissetmiyorsanız ne yapmak lazım?
Öncelikle yoğun alkol tüketimi varsa kesilmelidir. Hem şeker düşmesini hissetmeyebilirsiniz, hem de düştüğü zaman vücudunuz şekeri yükseltecek mekanizmaları devreye sokamayabilir. İkincisi, özellikle içinde propranolol denilen etken maddenin bulunduğu beta bloker dediğimiz ilaçlar, elzem değilse ilgili hekim tarafından değiştirilebilir veya kesilebilir. Bu ilaçlar da şeker düşmesini hissetmenizi engeller. Hipoglisemiyi hissetmiyorsanız daha sık şeker ölçmeli, hatta gece ölçümleri yapmalısınız. Özellikle araç kullanımı gibi hayati aktivitelerden önce rutin kan şekeri ölçümü mutlaka yapılmalıdır. Ancak şu bilinmelidir ki hipoglisemi farkındasızlığı durumu genelde geri çevrilebilmektedir. Yaklaşık 2-3 hafta süreyle yukarıdaki önlemlerle ve yakın takip ile hipoglisemiden titizlikle kaçınılması durumunda, hipoglisemiyi tekrar fark etmeye başlayacaksınız. Bu süre 3 aya kadar uzayabilmektedir. Bu önlemler dışında hekiminiz tedavi değişikliğine gidebilir. Şekerlerde ılımlı bir yükselme için dozlarınızı azaltabilir.
62. Otonom nöropati nedir?
Vücudumuzda yer alan, bizim hükmedemediğimiz, yani otomatik çalışan organlarımızın sinirsel faaliyetlerini sürdüren sinir sistemine otonom sinir sistemi denir. Örneğin damarlarımızdaki kasların kasılıp gevşemesini sağlayan, barsaklarımızdaki kasların kasılıp gevşemesini sağlayan veya idrar torbamıza komuta eden sinirler otonom sinirlerdir. Şeker hastalığı olan birinde, şeker düzeyi yıllar boyu yüksek kalırsa, bu sinirlerde hasarlanmaya yol açabilir ve bu sinirler işlevlerini yerine doğru bir şekilde getiremez. İşte buna otonom nöropati denir. Bu durumda yatar pozisyondan oturur pozisyona geçince veya oturan birinin ayağa kalkması durumunda tansiyon düşmesi, buna bağlı baş dönmesi, göz kararması olabilir. Hatta bazen baygınlık yaratacak kadar tansiyon düşebilir. İdrar tutamama, idrar torbasını tam olarak boşaltamama, buna bağlı sık idrar yolu enfeksiyonları görülebilir. Şeker düşmesi durumunda ortaya çıkan çarpıntı, terleme gibi bulguların gözlenmemesi sonucu, şeker düşmesini fark edememeye neden olabilir. Sindirim sorunları, kabızlık-ishal atakları, gaita tutamamaya kadar ilerleyen barsak sorunları ortaya çıkabilir. Erkeklerde sertleşme sorunları gözlenebilir. Terleme bozuklukları (artma veya azalma) olabilir. En tehlikelisi ise kalp krizi durumunda klasik ağrının olmamasıdır. Bu da zamanında tanı koymayı engelleyeceği için sessiz kalp krizi veya ani kalp ölümleri görülebilir.
63. Şekerim 250 çıkıyor, ama ben kendimi iyi hissediyorum, tedavi almak zorunda mıyım?
Şeker sinsi bir hastalık olup çoğu zaman şikayet ve bulgu yaratmaz. Olsa bile ağız kuruluğu, çok su içme, halsizlik gibi müphem şikayetler olabilir. Kişi uzun süredir bu şikayetlerle yaşamaya alışık olduğu için, bunları şekere atfetmez veya önemsemez. Ancak kanınızda şeker yüksek seyrettiği sürece, hemen değil ama yıllar sonra şeker yüksekliğine bağlı damar hasarı başlayacaktır. Neticede bu damarların beslediği organlar olan böbrek, göz, kalp ve beyin gibi organlarda ve ayaklarda şekere bağlı sorunlar başlayacaktır. Bu nedenle siz kendinizi iyi hissetseniz bile, şekeriniz mutlaka uygun seviyelerine düşürmek gerekir. Tedavi ile hayatınızın hiç bir döneminde bu organlarda bir sorun yaşamayacaksınızdır.
64. Şeker hastasıyım, şekerim kaç olursa organlarımı şekerden korurum?
Açlık şekeriniz 80-130 mg/dL arasında ise tokluk şekeriniz <180 mg/dl ise ve üç aylık şeker ortalamanız %7'nin altında ise şeker organlarınıza zarar vermez. Bu değerlerde, diyabet hastası değil, diyabetik birey olursunuz.
65. Sabah şekerim yüksek çıkıyor, ama gün içinde şekerim normal oluyor. Sabah şekerini düşürmek için ne yapmam lazım?
Öncelikle sabah şekerinizin neden yüksek olduğunu bilmek lazım. Birincisi kullandığımız ilacın veya uzun etkili insülinin dozu yetmiyor olabilir. İlaç dozu artırılabilir. İkincisi sabaha doğru salgılanan stres hormonları etkisi ile sabah geçici bir yükseklik oluyor olabilir. Eğer gün içinde ve yatma zamanı iyi ise ve HbA1c değeriniz ideal seviyede ise, bir şey yapmaya gerek olmayabilir. Üçüncüsü, tam tersi kullandığınız ilacın veya insülinin dozu fazla geliyor olabilir. Bu da gece yarısından sonra şekerinizde bir düşmeye yol açıyor olabilir. Gece şekeriniz düştüğünde, stres hormonları ve şeker yükseltici hormonlar hep birlikte, uykunuzda şeker düşüklüğünden sizi korumak için, şekerinizi olduğunda daha fazla yükseltebilir. Bu da sabah kalktığınızda daha yüksek bir şekerle uyanmanıza neden olabilir. Bunu anlamak için ve bu durumları ayırmak için gece 03:00 de şekerinizi ölçmenizi isteyebiliriz. Bu ölçüm değerine göre dozları azaltır veya arttırabiliriz.
66. Üç aylık şeker ortalamasının normal değeri nedir?
Üç aylık şeker otalamsı anlamına gelen HbA1c'nin normal değeri, 5 ile 5,7 arasıdır. Eğer ortalamanız 5,7-6,5 arasında ise prediyabetiniz var demektir. Eğer bu değer 6,5 ve üzerinde ise diyabetiniz var demektir.
67. Şeker hastasıyım. Üç aylık şekeri ortalaması kaç olmalıdır?
Üç aylık şeker ortalamanız 7'nin altında ise şeker vücudunuza zarar vermiyor demektir. Eğer 6,5 altında ise ideal seviyede demektir.
68. Şeker hastalığı tedavisinde üç aylık şeker ortalamasını normal değerlere, 5'li rakamlara düşürmek şart mıdır?
Hayır değildir. Yukarıda da bahsettiğim gibi 7'nin altına düşmesi yeterli, 6,5 altında olması idealdir. Daha fazla düşürmek veya 5'li rakamlara düşürmek için ilaç ya da insülin dozunu artırmak, yaşadığınız hipoglisemileri arttırabilir. Bu da hiç istenmeyen bir durumdur. Hem de sizi gereksiz ilaç yüküne sokmuş oluruz. Ayrıca sizi ve organlarınızı korumak adına ek fayda sağlamaz. Ayrıca diyabet tedavisinde hipoglisemi başlı başına bir sorun olup, organlarımıza zarar verebilir. O yüzden hipoglisemiden kaçınılmasını öneririz.
69. Benim HbA1c değerim hep 12'lerde idi. Şimdi 9 oldu, kendimi iyi hissediyorum. Bu değer benim bünyem için yeterli...?
Net olarak hayır. Böyle bir yanılgıya düşmemek gerekir. Tabi ki HbA1c'deki her bir birim düşüş, sizin diyabete bağlı ölüm riskinizi %25, kalp krizi geçirme riskinizi %18, göz-böbrek-sinir hasarı görmenizi %35 azaltıyor, ama bu riskleri tamamen sıfırlamıyor. Ancak eğer A1c değerinizi %7'nin altına düşürürseniz, diyabeti olmayan biri kadar bu riskleri azaltmış olursunuz.
70. Şekerim hep iyi idi. HbA1c, 7'yi hiç geçmedi, yine de kalp krizi geçirdim ve bunun şekere bağlı olduğu söylendi. Nasıl?
Eğer HbA1c'niz hep 7'nin altında ise kalp krizini şeker hastalığı nedeniyle geçirmediniz. Ama bir de A1c değeriniz uzun bir süre yüksek olsaydı muhtemelen kalp krizini daha erken yaşta ve daha ağır geçirebilirdiniz. Bir damar değil belki 3 damar tıkanabilirdi. Ya da anjio ve stent konulması yeterli olmayabilirdi, baypas ameliyatı gerekebilirdi. Peki neden kalp krizi geçirdiniz? Ya sigara içiyorsunuz, ya kontrolsüz bir hipertansiyonunuz var, ya kolesterolünüz çok yüksek veya ailevi bir kolesterol yüksekliği sorununuz var. Ya da genetik olarak kalp krizine yatkınlık söz konusu. Ya da şeker dışındaki bu risk faktörlerinden birkaçı veya hepsi birlikte mevcut olabilir. Yalnızca şekeri tedavi etmek yetmez. Sigarayı bırakmalı, tansiyonu etkin bir şekilde tedavi etmeli, kolesterolü ideal seviyelere düşürmeliyiz. Bunlardan bir tek değiştirmeyeceğimiz genetik yapınızdır.
71. Yıllardır aynı şeker ilacını kullanıyorum. Alışkanlık olur mu? veya değiştirmek gerekir mi?
Eğer şekeriniz iyi ise ve ilaca bağlı yan etki veya sorun yaşamıyorsanız, değiştirmenize gerek yok. Ancak şekeriniz ayarsız ise, ilacınız fazla veya az geliyorsa veya yaşadığınız bir takım yan etkileri doktorunuz ilaca bağlıyorsa o zaman doktorunuz ilacınızı değiştirmek isteyebilir.